Ayaküstü Chris Froome Sohbeti
Bugün Beşiktaş – Kadıköy vapuru iskeleye yanaşırken elli yaşlarında bir beyfendi ne soru ne bir şey… Doğrudan ifade etti kendisini: “Ben Chris Froome hayranıyım. Britanyalı iyi bisikletçi Wiggins de öyle.” Durup kaldım! Bu bir ilk!
Vapurda olsun, metroda veya bisiklet elde yürürken genellikle sorarlar: yarış mı var, lastik patlayınca ne yapıyorsunuz, dolma lastik mi bu… Kaç vites, kaç para, hafif mi bu sorularına, kıyafetimizin garipliğine (erkek adam tayt mı giyermiş!) değinmiyorum bile. Şehir merkezinden uzak köylerden pedallayarak geçip gittiğimiz köylerdeki meraklı gözlerden çekinmeden konuşanların (biz böyleyizdir, yabancıya yabancı olacaksın) ilk sorusu yarış mı var olur. Hiç olmazsa onlar böyle bir sporun varlığından haberdar boğazımıza dek battığımız futbolun içinde ama o kadar işte: yarış mı var.
Bisiklet kültürünün gelişmesi için pedal pedal uğraşacağız, başka yolu yok. Bu konu uzun ve dallı budaklı diyerek şaşırtıcı ayaküstü sohbete geri dönelim:
Beyfendi doğrudan ifade etti kendisini: “Ben Chris Froome hayranıyım. Britanyalı iyi bisikletçi Wiggins de öyle.” Bende ekledim: “Evet, öyle, ancak bu sene hem kendisi hem de takımı hayal kırıklığı yaşattı Fransa Turunda, Wiggo’nun ahı tuttu!” Kısa bir aynen cevabıyla devam etti sohbetimiz inerken ve ekledim: “Froome, Vuelta’da adeta Contador’a domestiklik yaptı, onu yarış öncesi ve süresince zafer için kamçıladı. İspanyada bende varım demeseydi belki de Alberto katılmayacak, bu kadar hırs yapmayacaktı, ama varım dedi ve kaybetti!” Bir aynen daha geldi cevap niyetine ve selamlaşarak ayrıldık.