Bisiklet, Mutluluk ve Ben
Bisiklet Dünyası ile Tanışma
Bisiklet dünyası ile uzun süredir İngiltere’de yol bisikleti kullanan kardeşimin ısrarı üzerine tanıştım. “Çok keyifli, al, sen de hafta sonları takılırsın” şeklindeki ifadeleri fazlasıyla cazip gelince bana uygun olacak bisiklet türünü seçerek bir yol bisikleti almaya karar verdim.
Tabii ki karşımda yabancı olduğum kocaman bir dünya vardı. Neden özellikle yol bisikleti diye sorarsanız, öncelikle şehir bisikletlerini hiç estetik bulmadım ve maalesef benim için estetik bir çok unsurdan önce geliyor. Arazi bisikletlerini de tamamen ilgi alanım dışında olduğu için elediğimde zaten tek seçenek olarak geriye yol bisikleti kalıyordu. Şık tasarımı, ince lastikleri ve hafifliği ile bu bisiklet türü beni etkilemişti. Üretiminde ciddi anlamda bilimsel çalışma yatıyordu gördüğüm kadarıyla, kadrolardan jantlara kadar tüm parçaların ayrı ayrı değerlendirilip tartıldığı, özenle seçildiği ve detaylara önem veren bir sektör vardı karşımda.
Bisiklet Seçimi
İnternet’teki çeşitli sitelerde yer alan araçları kullanarak bana uygun kadro boyunu hesaplamakla başladım işe. 52 ve 53 cm bana uygun kadro boylarıydı. Bu boylarda bir yol bisikleti bulmak ise Nisan ayında çok zordu. Yanlış bir zamanda bisiklet almaya kalkışmıştım meğer, Ocak, Şubat ve Mart aylarında yeni sezon modeller Türkiye’ye getirilmiş ve hızlıca tükenmişti.
Seçim kriterlerim arasında kardeşimin tavsiyesi üzerinde
- öncelikle yoldaki titreşimleri emmesi için karbon maşa,
- canımı çok sıkmayacak giriş seviyesi vites grubu (en az Shimano Tiagra)
- ve iç kablolama yapısının olduğu şık bir alüminyum kadro vardı.
Tabii ki bütçemi de sarsmaması gerekiyordu. İstanbul’da faaliyet gösteren yirmiye yakın bisikletçi dükkanının telefonlarını zar zor bulduktan sonra hepsini birer birer arayıp şansımı denemeye çalıştım. Çoğunun sitesi ya yok ya da güncel değil, telefonla arayıp bilgi almak şart.
Bu kriterlere en yakın bisikleti 3 haftalık bir araştırma soruşturma sonucunda Küçükyalı Tandem Bisiklette buldum. Yalnız vites grubu Shimano Sora, kadro boyu ise 54 cm idi. O dönemde ‘bike fitting’ adına hiçbir şey bilmediğim için satıcı abimizin de yönlendirmesi ile 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı’nda kendime biraz büyük olan bir Merida Scultura 901 sahibi oldum 🙂 Bisikletin yanı sıra bir kask ve matara da aldım.
İlk Sürüş
Neredeyse 20 yıldır bisiklet kullanmamıştım. Ayrıca 20 yıl önceki bisikletim tek vites ve pedal freni ile çalışan bir Ereliukas olduğu için modern bisiklet aksamı benim için yepyeni bir dünyaydı. Bisikletimi eve getirir getirmez, hızlıca YouTube’dan vites ve fren sisteminin çalışma prensiplerini ve püf noktalarını izledikten sonra heyecanla ilk sürüşüm için mahalleye çıktım. Strava uygulamasında kaydı başlatarak seleye oturdum ve pedalladım. Amacım sitenin etrafında turlamaktı. Hemen iki sorun canımı sıktı, popom çok acıyordu ve bisikleti sekiz çizerek sürüyordum, sabit bir denge kuramamıştım! Acıya ancak 10 dakika dayanabildim. Ortalama 16 km/s hızla 2.5 km yol katetmiştim.
İlk sürüşüm tam bir hayal kırıklığıydı. Yolun kenarında mola verip su içtim. Strava’ya turu kaydettim. Tam “bu kadar acı bugünlük yeter” deyip eve yöneliyordum ki, Strava’da sürüşüme kardeşimin yorum yapmasıyla moral buldum ve zaman kaybetmeden tekrar seleye oturdum. Bu defa 15 dk. boyunca popo acısına katlanarak 4 km. yol yapmayı başardım. Bir önceki sürüşe göre daha iyiydi. Fakat popo ağrısı dayanılacak gibi değildi, bu işte bir gariplik var deyip eve gittim ve bilgisayar başına oturarak araştırmaya başladım. İlk yapmam gereken şey, bisiklet kullanımına uygun pedli şort almaktı. Soluğu Aktif Pedal‘da aldım. O zaman bana çok pahalı gelse de, şimdi her kuruşu fazlasıyla hak ettiğini düşündüğüm Specialized SL Elite bib şortu popo ağrısını azaltacağını umarak satın aldım. Bu alışverişimle bisiklet kültüründe kaliteli ürünlerin dışarıdan bakan birisinin gözüyle çok pahalı olduğunun farkına da varmış oldum.
Bisiklete Alışma Süreci ve İlk Kaza
Ağrılar yüzünden bir gün mola verdikten sonra bisikletimi arabaya yükleyip sahile indim. Kolaylıkla ulaşabileceğim düzgün bir bisiklet yolu vardı Bostancı – Pendik arasında, yaklaşık 5.5 km pedalladım. Ne zaman süratle bir bisikletli geçse yanımdan duraklayarak çömezliğin doruğunu yaşıyordum.
Önümdeki yol çok uzundu. Millet tek eliyle pedallarken su içiyor veya ellerini bırakıp üstünü değiştirebiliyordu, ben ise iki taş arasından kendimden emin bir şekilde dahi geçemiyordum. İyi tarafından bakarsak da, bib şort giydiğim için ağrılar biraz azalmıştı ama tam geçmemişti. Bu ağrıların geçmesi bir ayı buldu. Bir ara arabam yanımda olmasaydı sahilden eve yokuş yukarı nasıl pedallayacağımı düşünerek hafif şiddetli bir dehşet yaşadım. Bir sonraki gün tekrar mahallede sürüşe çıktım. Bu defa 11 km pedallayarak rekorumu kırdım. Hatta bir ara bir elimi bırakma cesaretini bile gösterdim, kendimle gurur duydum! Ta ki iki gün sonra burnumdan aşağı kayıp düşmek üzere olan gözlüğümü düzeltmeye çalışırken dengemi kaybederek yolun kenarındaki çitlere çarpana kadar: sol dizim ve elimden orta derecede yaralanmıştım. Ama olsun dedim, düşmek bu işin fıtratında var!
Keyif Alma Dönemi
3-4 hafta sonra ağrılar tamamen geçmiş ve bisiklet üzerindeki denge sorunu büyük ölçüde aşılmıştı. Mümkün olduğu kadar her sabah erken kalkıp işe gitmeden önce sahilde turlamaya başladım. Her sürüş bir öncekinden daha iyi oluyor ve bunu gerçekten hissediyorsunuz. Belirli bir zaman sonra vücut düzenli spora alışmaya başlıyor ve bunu atletik performansınızda bir artış yaşanıyor: Daha hızlı pedal çevirip süre bazında pedalladığınız yol artıyor… Artık yokuş yukarı değil pedallarken yürürken dahi nefes nefese kalmıyor, terlemiyorsunuz bile.
Sürüşler artıp hem kondüsyon hem de fiziksel olarak gelişme göstermeye başladığımda bunu sürekli kılmak için yediğim yemeklere de dikkat etmeye başladım. Ağustos ayı sonunda kantarımın ibresi tam 14 kilo daha hafif olduğumu gösteriyordu.
Strava üzerinden bir çok yol bisikleti tutkunu arkadaş ile tanıştım, gruplara katıldım. Şimdilerde birlikte sürüşlere gidiyoruz. Genelde onları geriden takip ediyor olsam da bu hızla pedallarsam acemiliğimi geride bırakacağım kesin. Artık işe de bisikletle gitmeye başladım. İstanbul gibi bir yerde böyle bir işe kalkışmak kulağa çılgınlık olarak gelebilir belki de, ama bir kere canınız istedi mi karşı koyamıyorsunuz, teker dönüyor!
Her sürüşün deneyimime bir katkısı olduğunu görebiliyorum. Aynı zamanda bir sonraki bisikletimin ne olacağı hakkında düşünmeye başladım bile.
Yaptığım Hatalar ve Öneriler
Son olarak bisiklet sporuna alışma sürecinde yaptığım hataları ve genel önerilerimi yeni başlayan birilerinin işine yarayacağı temennisiyle not almak istedim.
- Yanlış kadro boyu seçimi hatasını yapmayın. Bisikletimin kadro boyunu 52 cm yerine 54 cm seçmiş olmam maalesef 100 km üzeri sürüşlerde bel ağrısı ve performans kaybı olarak bana dönüş yapıyor. Mümkün olduğu kadar kendi boyutlarınıza uygun kadro boyutuna sahip bisiklet almalısınız. Kısa bir zaman içinde almayı düşündüğüm ikinci bisikletimle bu hatamı telafi etmeyi düşünüyorum.
- Dış lastik seçiminizde paradan kısmayın. Yolda keyifli anlar geçirirken yaşanabilecek en can sıkıcı olaylardan birisi lastik patlamasıdır. Lastiğin nasıl tamir edileceğini mutlaka öğrenin ve gereken tamir setini de ilk günden itibaren sele altı çantanızda bulundurun. Ama en önemlisi, delinmeye karşı dayanıklı bir dış lastik seçmeye özen gösterin.
- İlk günden itibaren pedli şort/tayt kullanmaya özen gösterin, bu bisiklete alışma sürecinizde ağrılarınızı mümkün olduğu kadar azaltacaktır. Şortlarda birden çok ucuz Çin ürünleri tercih etmek yerine sadece bir tane pahalı ve kaliteli olanı tercih edin. Çin üretimi markasız şortlar çok kısa zamanda bozuluyor, ayrıca ürün elinize geçtiğinde boyunun size tam oturmaması da çok büyük bir olasılık.
- Araç trafiğine girmek için acele etmeyin ve trafiğe kapalı bir alanda çok dar aralıklardan rahatlıkla geçme becerisini elde edinceye kadar uzak durun. Aynı şekilde kilitli pedal kullanımına geçmeden önce bisiklet dengenizi sağlamlaştırıp platform pedal hakimiyetinizi arttırın.
- Kasksız kesinlikle ama kesinlikle sürüşe çıkmayın. En son grup sürüşümde bir hatam sonucunda asfalta çakıldığımda kask hayatımı kurtarmıştı.
- Ağrı olacaktır. İlk bir ay vücudunuzun her yerinde, özellikle popo, diz, omuz, bacak arasındaki ağrılara hazırlıklı olun. Zamanla vücudunuz alışacak ve ağrılar yok olacaktır.
- Youtube üzerinde bisiklet sporu konusunda çok güzel kanallar var, bunlara abone olup içeriklerini izleyiniz.
- Bisiklet gerçekten büyük bir derya deniz, yeni şeyler öğrendikçe ne kadar az bildiğinin farkına varıyor insan. Önerebileceğim bir kaç YouTube kanalı:
- Ücretsiz Strava uygulamasını indirin ve kullanın. Hem çevreniz artsın, hem de sürüşlerinizi detaylı bir şekilde saklayıp takip edin, bisiklet sporunun keyfini yaşayın.
“Tura çıkmadan önceki hazırlık bir ayin gibi” alt başlığı ile verdiğin fotoğraftaki bal çok şey anlatıyor! Acaba bisiklet sürerken hangi marka balı tercih ediyorsunuz? Güzel bir yazı olmuş, baştan aşağı açık sözlülükle dolu. Tebrikler.
Abi, cok guzel yazi olmus.
Bu yoldan herkes geçiyor, ben bir keresinde (3 yıl kadar önce), acaba hangi viteste gittigimi görmek için arka dişliye bakındım, yanımdaki park halindeki arabaya girdim, bir kez de sivil polis arabasının yanından geçerken mesafeyi yanlış hesaplayınca yan aynasını uçurmuştum! 🙂
Bence kadro 54 gayet iyi, gidon boğazını (stem) kısaltsan sıkıntı hallolacak gibi.
Elinize sağlık bir solukta okudum. Resmen yeniden bisiklet sürmeyi öğrenip 130km üzeri turlara (gran fondo) çıkacak kadar performans geliştirmişsiniz. Tavsiyeleriniz ve bu spora uzaktan bakan kişilere göre ‘pahalı’ sorunu benim de sürekli açıklamak zorunda kaldığım bir sorun.
Bu işe kalkışmak isteyen arkadaşların dikkat etmesi gerekenler açık sözlülükle dile getirilmiş. Kazasız belasız pedal çevirmek dileğiyle.Saygılar.
Hepimizin geçtiği yollar ne kadar da benzer değil mi? İlk kazık, ilk yorgunluk, ilk acı, ilk bıkkınlık, ilk düşüş ve kaza, sonra bir bilenle tanışma, kendini görme, birlikte sürme, öykünme, neden yapamayayım ki, sonra hırs, azim, başarma ve daha ilerisi… Amiroff çok güzel yazmışsın, her satırda kendimi gördüm. Ayrıca yazı sonundaki tavsiyeler ve yazının tamamı bu sevdaya ilk pedal atanlar için rehber olacaktır.
Yorumlarınız için teşekkürler arkadaşlar. Cihan, balı tercih sebebim, hem doğal olması hem de karbonhidrat ihtiyacını hızlı bir şekilde gidermesinden yana. Detaylı olarak bilimsel yanını alttaki linkten inceleyebilirsin. Bal yarı glikoz ve yarı fruktoz’dan oluştuğu için mükemmel bir enerji jelidir aslında. Genel sağlığa olan faydalarından bahsetmeme gerek bile yok. Markanın önemi yok, önemli olan gerçek bal olması tabii. Fotoğraftaki balı sırf kullanışlı kabı yüzünden aldım (balparmak markasının ürünü), bisikletten inmeden kapağı açıp azıcık hüpletebiliyorsun 🙂 Gerçi kapak açılır-kapanır şeklinde ve sonradan doldurulabilen cinsten olsaydı süper ötesi olurdu ama buna da razıyım.
http://www.exerciseandsportnutritionlab.com/Portals/70/SC-Honey-02.pdf
Amiroff, biz onu da doldururuz merak etme.
Bisiklete yeni başlayan ya da başlamayı düşünen kişiler için yol gösterici ve çok özendirici bir yazı olmuş, kalemine sağlık…
Efsane yaziyi nasil da kacirmisim 🙂
Sn. Cihan Çakir in yorumunu da yeni gördüm:)
mutluluklu:)
Her zaman öyle ki, nefessiz kaldığımı hissediyorum bisikletsizliğin ortasında.