İki teker, Bir dünya
İki teker, bir dünya.
Anlatacaklarım kıssadan başlar, neticesinde bir hisse çıkar o da size düşer dostlar.
Yaş otuz küsur olmuş otursam evimde. Bisiklet tepelerinde, yollarda, orada burada ne işim var! Demediğim için çok mutluyum. Çünkü tekrar çocuğum ama biraz daha ciddi bir çocuk. Kilitli (SPD) pedalı, karbon-fiber aynakolu, termal kıyafeti, o’su bu’su olan ciddi bir çocuk.
Küçüklüğümde öğrendiğim ilk soruyla başlamış aslında bu sevdam…
Yeni bisikletim ilk alındığında bana çok soruldu, yeni bisikletini alan dostlarıma da ben sordum. Eminim sizde sormuşsunuzdur en azından sorulmuşsunuzdur. Ne miydi o soru? İşte yanıt aşağıda dostlar.
“Kaç vites bu?”
Cevap basitti o zaman. Klasik 6 vites 8 vites neyse artık. Hiç unutmam çok vitesli ilk bisikletim bir Bianchi dağ bisikletiydi.
İnanır mısınız bilmem ama tam “18” vitesti. Yazıyla on sekiz. Çift haneli rakamlar. Alıp dolaşırken görüp de malum soruyu soran her çocuk inanamazdı verdiğim cevaba. Çünkü o zamanlar bisiklet dediğin ne yol bisikletiydi, ne karbon-fiber kadroydu, ne aynakoldu, ne aktarıcıydı, ne de bilmem neyli fren sistemiydi. Bisiklet dediğin vitesti. Büyük rakamı söyleyen kazanırdı. Bir süre ben kazandım o yarışı ama daha sonrasında bir 24’lük geldi ki bütün havam sona erdi. Benim bisikletimde o kadar vites yoktu çünkü. 6 vites daha fazla YUH! Ama benim bisikletimin adı vardı “Bianchi”. O da yeterdi.
Yıllarca inmedim o bisikletin tepesinden. Defalarca takla attım, düştüm, yaralandım. Yılmadım yine bindim. Arızalarını kendi ellerimle tamir ettim. Beceremeyince bisikletçiye götürdüm. Yokuş aşağı inerken öyle hız yaptım ki 18 vitesli bisikletimin pedallarını boşa döndürdüm. Ellerimi bıraktım, en üstlere çıktım. Sonra frenlere asıldım, arka tekerimi kaydırdım. Kendimce inanılmaz hızlara çıktım, tozu dumana kattım. Neden mi yaptım? Çünkü o zaman bisiklet dediğin öyle kullanılırdı. Çünkü o bir dağ bisikletiydi.
Sonrasında uzun yıllar geçti. Binmedim, hatta elimi bile sürmedim. 30 yaşıma kadar bisiklet hakkındaki yegâne bilgim yukarıdaki çocuğun bildiği kadardı, belki de bir soru daha fazlası. O soru da şuydu “kaç kilo bu?” artık ağırlığını öğrendiğimde ne anlayacaksam.
Bu kısıtlı bilgimle bir gün kahve içerken kendimi gaza getirip, ki en doğru tabir bu, Aktif Pedal Bisikletin Caddebostan mağazasına uğradım. Kendimi ifade etmem kolaydı. “Ben bu işten anlamıyorum bana ucuzundan bisiklet ama dağ bisikleti olsun” sonları ona aslında MTB (mountain bike) dendiğini öğrenecektim.
Yıllar sonra ilk defa kendi bisikletimi kendim aldım: Specialized Hardrock, başlangıç seviyesi bir arazi bisikleti. Tam 21 vites. Kaç kilo bilmiyorum. Aldım ve bindim. Bisiklet artık benim için sadece vites değildi. Yeni arkadaşlar, yeni insanlar, paylaşımlar, anlayışlar, dayanışmalar. Farklı bir dünyaya adım attım.
Dağ bisikletimi günlerce sürdüm: dolaştım, atladım, zıpladım, bir defa düştüm, lastiğimi patlattım… Çocukluğumda ne yaptıysam bugün yine yaptım. Ama her kullanışımda bir şeyler eksik demekten de alamadım kendimi. Araştırdım soruşturdum, baktım, ettim ve asfalt üzerinde, dahası şehir içinde daha rahat sürmek için farklı ve uygun bir bisiklete ihtiyacım olduğunu hissettim ve ikinci bisikletim olan Specialized Sirrus Sport’la tanıştım. Tabi bu sefer daha ciddi bilgilerle gittim almaya. Sorular daha da fazlalaşmıştı. Artık ucuzun değil farklı ve kaliteli olanın peşindeydim.
Bilgilerimi toparladıkça, iki teker üstünde deneyimlerim arttıkça, alttaki dünya ufaldıkça en çok neyi istediğimi fark ettim.
- Rüzgârı bütün vücudum da hissetmeyi,
- Uzun süren rampalardan daha kolay çıkarken, alnımdan dökülen bir damlanın bacağıma verdiğini anlık serinliği hissetmeyi,
- Asfalt üzerinde giderken, yol çizgilerini seçemeyecek kadar hız yapmayı,
- Yüzlerce km yol yaparken eziyeti değil de acıyı hissetmeyi,
- Ortalama yapmayı istedim. İstatistiklerde çok haneli rakamlar görmek istedim.
Aslında özetle şuydu istediğim: Bir yol bisikleti.
Bir yol bisikleti benim için ne demekti? Aslında çok da karmaşık değil. Benim için yol bisikleti, kadans (cadance) derken, nabız derken ne dediğimi bilmem demekti. Birisi bana 50/34 dişli aynakol, 10 Speed dediği zaman anlayabilmem demekti. Jant setinin ciddiyetini kavramam demekti. Aynakol boyu hak ettiği önemi kazanıyor demekti.
Dengenin önemini görmem demekti. Bütün dengelerin.
Yani, benim için vites demek değildi artık bisiklet. Zaten şimdi kullandığım bisiklette SRAM Force vites seti üzerinde de rakam yazmaz. Vitesi bacaklarımdaki acı seçer, gözlerim değil.
Velhasıl kelâm dostlar, yazının başındaki kıssa biter gelelim hisseye.
Evet, dağ/arazi bisikleti konforludur, göz doldurur, çocukluk aşkıdır, ilk bilgidir. Ama kendinize en uygun bisikleti seçmek için ne istediğinizi gerçekten İSTEYİN ve BİLİN! Dağ/arazi bisikletini çıkın arazide kullanın, çok uzun turlara gitmek istiyorsanız ve şehirde dolaşmak istiyorsanız bir şehir/tur bisikleti alın. “Hayır arkadaş, ben hepsini yapacağım sana ne!” diyorsanız bir cyclo-cross alın. Ama eğer benim istediklerimi istiyorsanız bir yol bisikleti alın.
Yol bisikleti alırsanız korkmayın, kaldırımdan da inersiniz, çukurlarla dolu bozuk yollardan da geçersiniz. Yol geçilemeyecek kadar kötü ise farklı bir yoldan gidersiniz ya da en kötüsü bisikleti sırtınıza alır yolu geçersiniz. Yani yol bisikletiyle ne engel olursa olsun gidebilirsiniz.
Düşer misiniz? Evet düşersiniz. Dostlar size bir sır vereyim. Ne tip bir bisiklet kullanırsanız kullanın düşersiniz. Yapacak bir şey yok. Düşmek, bu işin fıtratında var!
Evet, hisse budur. Bu yazıyı da burada bitiririm. Hadi geçmiş olsun.
Unutmadan; ben Maltepe’de oturuyorum. Biliyorsunuzdur belki, ama derseniz ki hadi Anadolukavağında bir kahvaltı yapalım, işte o zaman yol bisikletimle gelirim. Dert etmem çıkarım o dehşet rampayı. Gülsuyundan Aydos Ormanına gidip patikalarda sürelim, orman havası çekelim ciğerlerimize derseniz, o zaman da dağ bisikletimle gelirim.
Şimdi ne mi kullanıyorum? 2012 model GIANT TCR SL1. İnanır mısınız tam 20 vites. Hay ben bu işe! Yine 24 vitesi geçemedim.
Acı ve kazanç her şeydir bisiklette, vites ise önemsiz; yani sayısı vs… Yoksa olmazsa olmazıdır vites sistemi bisikletin.
Deneyimler bizi güçlendirdiği gibi cesaretlendiriyor da. Önemli olan ne istediğimizi bilmek ve buna göre adım atmak, bisikletçi deyimiyle pedallamak. Umarım pedalladığın yolda mutlu olursun.