Şehiriçi ulaşımda bisiklet kullanmak
Yazının esin kaynağı İstanbulun güzellikleri (kaldı mı acaba?) değil cehenneme dönen trafiği.
Bireysel araçlanma bireysel silahlanmayla aynı tehdidi oluşturuyor: silahlanma can alırken, araçlanma zaman ve çoğu kez de can alıyor, trafiği yaşanılır olmaktan uzaklaştırıyor.
Yerel yönetim(ler)in yaşanılır, kazandıran bir trafik için devlet örgütlenmeleriyle çalıştıkları ortada. Toplu taşımacılık yatırımları, yeni yollar ve çevre düzenlemeleri, kanunlar ile desteklenen yönetsel girişimler ve eğitimler trafik sorunu için yapılanlar… Ama sorunlar şu kadar köprülü kavşak, bilmem kaç kilometre yol yaptık, yüzü aşkın otobüsü hizmete aldık, yer yere metro demekle olmuyor.
Tüm bunlar bir yana araç üretimi ve satışının durmaksızın devam ettiği, üstelik satın alma koşullarının da cazip hale getirilmesi (tamam liberal bir ekonomi, serbest bir pazar var, kimin ne yapıp yapmayacağına karışamayız, ama fikrimizi ifade edebiliriz) devasa trafik sorunu ve akaryakıtın zam şampiyonluğuna rağmen tüketim sürekli destekleniyor.
Uzun lafın kısası İstanbul başta olmak üzere büyük şehirler ve şehir merkezlerinde trafik hayat olmaktan çıkıp belanın, zaman, can ve mal kaybının yapılanlara karşın ta kendisi olmaya devam ediyor.
Bisiklet spor yapmanın yanı sıra ulaşımın ucuz, eğlenceli ve trafiğe takılmadan hareket etmenin hızlı bir aracıdır da. Hemen itiraz etmeyin trafikte hızlı hareket etmek söylemine. Herhangi bir cuma günü iş çıkışı saatinde Beşiktaş Barbaros Bulvarından Yıldız bağlantı yolundan köprüye doğru gitmeye çalışan araç trafiğini görmemiş olamazsınız… Bir başka örnek günün her saati tıklım tıkış hareket eden metrobüs ki, kendisi sosyal ağlarda İETT’nin bulduğu yeni bir dosya sıkıştırma biçimi metrobüs.rar olarak anılmakta… Bisikletle işe gidip geldiğim için (git gel 30 km) sabahları İstanbul Anadolu Yakasında sahil yolundan pedallamak gibisi yok!
Bununla birlikte gerek toplu taşımacılık gerek bireysel araçlarla yapılan kısa mesafeli ulaşımlarda pekala bisiklet tercih edilebilir. Tabii ki önce toplumun bisiklete olan algısını karne hediyesi, çocuk eğlencesi, şeytan icadı, tayt giyen erkek olur mu seviyesinden kurtarıp bisikletin bir spor, bir ulaşım aracı ve yaşam kültürü, karbon salınımına karşı, enerji ve cüzdan dostu olduğunu anlatmak gerekiyor. Ezber bir deyim olacak ama yine de söylenmeli: eğitim ve devlet desteği şart!
Bisikletin spor kısmını bir yana bırakırsak belirli bir eğitim almış veya görmüş, geçirmiş, duyarlı ve çözüm odaklı insanlar (İstanbullular) trafik cehenneminden bıkıp usanmış olmalı ki farklı ulaşım seçenekleri arayışına yöneliyorlar ve ne mutlu bu arayışlar hep çevreci.
Ulaşım amaçlı bisiklet kullananların pek çoğu tek veya birden fazla normal göbekten vitesli olmak şartıyla
- katlanır
- şehir
- elektrikli ve pedal destekli
- katlanır ve de elektrikli
bisikletleri tercih ediyorlar. Her ne kadar elektrikli veya sonradan motorlu göbek ve pil takılarak dönüştürülen 28 teker bisikletler tercih edilse de son zamanlarda 20 teker sınıfındaki katlanır ve de elektrikli bisikletler de yollarda görülüyor.
Katlanır, elektrikli, pedallı bisikletler… Hepsinin amacı ortak: “Bıktım bu trafikten! Kaç saat oldu yoldayız!”, “İki adımlık yol, yürüsem daha iyiydi, düğmeye basıp kapıyı açsam da yürüsem mi?”, “Zam, zam, zam! Benzin oldu beş lira!”, “Göbek değil davul bu, nasıl eritmeli?” Şikayetlerin hepsie tek bir cevap yetiyor: BİSİKLET
- doğa dostu
- sağlıklı bir yaşam
- en iyi spor yapma ve stresten arınma aracı
- özgürlük ve ferahlık
- karbon salınımını azaltır
- enerji ve cüzdan dostudur, sadece ilk adım ve bakım maliyetleri vardır
- trafikte zaman kazandıran ucuz bir ulaşım aracıdır
Kendimize bakıp da güzel günler görmek şimdilik mümkün değil. Çünkü mevcut trafik belası katlanarak artacak ve gerek hava kirliliği gerek trafikte kaybedilen zamanın artışı ile bir Moskova, bir Pekin, bir Tokyo gibi olacağız; bu üç ülkeyi ne ne yazık ki en kötü yanlarıyla yakalamış olmak gurur kaynağı sayılmamalı. Örnek alınması gereken bir yer varsa bir ülke olarak nüfusu İstanbul kadar olan Hollanda olmalı, İtalya, İspanya olmalı ve hiç olmazsa Hollandanın trafikte bisikletle geçirilen zamanın en çok olduğu ülke haline geldiği incelenmeli.
Hayallerin gerçeğe dönüşmesi eğitim ve bunun hem milli eğitim politikası hem de yerel yönetimlerce sahiplenilmesiyle mümkün.